Cadı Avı
İleride bugün için kötü zamanlardı demekle yetinecekler.
Kötü zamanlardı.
Bugün köyümüzden ilk kez bir cadı çıktı. İlk kez hayatımızda cadı gören bizler, şaşkın ve şok içerisinde kalmıştık. Cadıların biz çocukları korkutmak için büyükler tarafından uydurulmuş yaratıklar olduğunu zannederdim. Devler ve çocuk yiyenler gibi. Ama ilk kez masallarda anlatılan karakterlerden birini canlı görüyordum. Oysa bu cadı dedikleri ben dahil köyümüzdeki tüm çocukları doğuran ebemiz Martha'dan başkası değildi. Köydeki herkese yardım eden , çocuklara okuma yazma öğreten bu kadını hepimiz çok seviyorduk. Sevgili Martha nasıl cadı olabilirdi? Bu gerçeğe inanmakta zorlanıyordum.
Her şey beş gün önce o siyah cübbeli adamların köyümüze gelmesiyle başladı.
-Papa göndermiş onları, dedi babam annemin telaşlı yüzünü sakinleştirmek istercesine.
-Kasabaya indiğimde anlatıyorlardı, dünyanın pek çok yerinde aniden cadılar ortaya çıkmaya başlamış. Papa da psikoposlarını onları durdurmak için seferber etmiş. Gittikleri her yerde cadıları bulup cezalarını veriyorlar.Dedi
-Bir hata yapmış olmalılar! Martha cadı olamaz! Sen de biliyorsun bunu.Dedi annem, yüzündeki çizgiler bir gecede derinleşmişti.
Marta onun en yakın arkadaşıydı. Dün apar topar tutuklanmıştı. Neden bunun onun başına geldiğini bir türlü anlayamıyor, bu bilinmezlik onu delirtiyordu. Annemin Martha için neden bu kadar endişelendiğini ancak büyüdüğümde anlayacaktım. Martha çok iyi birisiydi ve bu gerçeği anladıkları gibi onu bırakacaklarına emindim. Sekiz yaşında bir çocuk için dünyanın iyi bir yer olduğunu ve iyilerin zarar görmeyeceğini zannetmek doğal bir yanılsamaydı elbette. Annemi biraz olsun rahatlatmak için yanına sokuldum.
-Onun iyi biri olduğunu anlayınca bırakırlar anne, merak etme sen. Dedim en bilgiç halimle. Normal bir günde böyle bir cümle söylediğimde annem gülümseyip sarılırdı. O gün normal bir günden uzaktaydık. Başımı dizlerinin üzerine koydum. Saçlarımı okşamak onu biraz daha iyi hissettirebilirdi.
Bu kez hiç beklemediğim bir şey oldu. Annem aniden ağlamaya başladı. Sabahtan beri içinde tuttuğu gözyaşı selini bırakıverdi. Ağlarken bir an duraksayıp şaşkınlıkla bakışlarını babama çevirdi.
-Kimsesi yok, aman tanrım kimsesi yok. Şehirdeki kardeşi de geçen yıl öldü. Onu yakacaklar. Dedi. Bu cümleyi o zaman anlamamıştım. Yalnız ve güçlü bir kadının bir çok insan için tehlikeli göründüğünün ve yok edilmesi gereken bir yaratık olduğunu henüz bilmiyordum.
Annemin yüzündeki çaresizlik , sekiz yaşında bir kızın unutamayacağı keskinlikte bir portreydi.
Martha acılı sorgulamanın üçüncü gününde cadı olduğunu itiraf etmişti. Haber çok hızlı bir şekilde yayıldı. Kimileri bu habere çok şaşırırken , Martha tarafından reddedilen erkekler onun cadı olduğuna emin olduklarını söylüyorlardı. Nedense bugüne dek bir kez bile bunu dile getirmemişlerdi. Hepimiz berbat haldeydik. Yaşananlara inanmakta güçlük çekmekle derin bir umutsuzluk arasında gidip geliyorduk. Annem ağlamaktan bitap düşmüştü. Bir insanın ağlayarak göz yaşlarını bitirebileceğini bilmiyordum. İnfaz gününün sonunda ağlama becerisini yitirmişti. Tek bir damla bile yoktu artık. Neşesiyle hayatı güzelleştiren kadınlardan ikisi o gün öldü. Marta fiziksel ölümüne, annem de ruhsal ölümüne kavuşmuştu. Bir daha ikisini de yaşarken görmedim.
Köy meydanına büyük bir gösteri alanı yapıldı. Kocaman kütükler ortaya yığılmıştı.
Köyün erkekleri askerlere yardım ediyorlardı. Kadınların suratlarında ise çaresizlik ve hüzün vardı. İlk kez birinin yakılarak öldürüldüğüne tanık olacaktım. İlk kez bir ölüme tanık olacaktım.
Martha’yı getirdiler. Üzerine beyaz bir elbise giydirmişlerdi. Elbisenin örtemediği yerleri morluklar ve işkence izleri ile doluydu. Yüzü üç gündür süren sorgunun yarattığı şişlik ve kesiklerle doluydu. Göz kapakları o kadar şişmişti ki gözlerinin açık olup olmadığı anlaşılmıyordu. Saçları kazınmıştı, kafatasındaki yaralar ve kabuklar açıkça görünüyordu. Onu yığılmış odunların tepesine taşıdılar. Yürümekte zorlanıyordu.
Piskopos:
-Sanık Martha yüce mahkememizin yürüttüğü sorgu sonucunda Şeytanla iş birliği içinde ahlaka uygunsuz faaliyetler yürüttüğünü ve cadı olduğunu itiraf etmiştir. Tanrının iradesine karşı gelmiş bu kadın infazını elleriyle kazanmıştır.Dedi ve cellatlara eliyle ateşi yakın talimatı verdi.
Marta gözlerini son bir zorlamayla açıp sessizce ‘’ Masum birini öldürüyorsunuz!’’ dedi. Bu sözlerinin sadece öndeki birkaç kişi ve biz duymuştuk.
Ateşi yaktılar ve Martha uzun ve acılı bir ölüme layık görüldü.
Masum birini öldürdüler.
Bu bizim köyümüzdeki ilk cadı avıydı ne yazık ki son olmadı. Sonraki seneler boyunca sayısız kadın cadı olmakla itham edilip öldürüldü.
Hepsinin ağzından aynı cümle döküldü.
Masum birini öldürüyorsunuz!
Not: sonraki yıllarda cadı avının kontrolden çıktığını görenlerden harvard kolejinin meşhur başkanı Mather şöyle söyledi
‘’On tane şüpheli cadının kaçması, bir tane masum insanın suçlanmasından iyidir.’’