Kayıtlar

Yüce Jupos ve An

Resim
Herkes hayatını bir anda değiştirecek o An’ı bekliyordu. O eşsiz An’I. An’dan önce çok başka biriydim diyor biri, An’dan sonra bambaşka diye devam ediyordu öteki. Tüm insanların sürekli durmadan, bıkmadan , azaltmadan, hava gibi su gibi ihtiyaçmışcasına her an bahsettiği o An. Bir An hayatımızı öncesi ve sonrası olarak ayırabilir miydi? Herkes için zamanda belirlenmiş sabit bir An söz konusu olabilir miydi? Bunu tek sorgulayan ben olamazdım. Elbette benden önce de bazı insanlar bu soruyu sormuş olmalıydılar. An’ın herkes için geçerli olmadığını, bazı insanların hayatları boyunca böyle bir deneyimi yaşamadığını, herkes için mutlak bir andan söz edilemeyeceğini birileri söylemiş olmalıydı. Ama hiç kimse hiçbir zaman bu insanlardan söz etmiyordu. Daha da ilginci bu soruyu sormak bile bazı insanların yüzünde şaşkınlıkla karışık bir dehşet ifadesine sebep oluyordu. An karşıtları diyordu resmi tarih; koloninin huzurunu ve bütünlüğünü bozmaya niyetli bu güruh, geçen yılla...

Cadı Avı

Resim
İleride bugün için kötü zamanlardı demekle yetinecekler. Kötü zamanlardı. Bugün köyümüzden ilk kez bir cadı çıktı. İlk kez hayatımızda cadı gören bizler, şaşkın ve şok içerisinde kalmıştık. Cadıların biz çocukları korkutmak için büyükler tarafından uydurulmuş yaratıklar olduğunu zannederdim. Devler ve çocuk yiyenler gibi. Ama ilk kez masallarda anlatılan karakterlerden birini canlı görüyordum. Oysa bu cadı dedikleri ben dahil köyümüzdeki tüm çocukları doğuran ebemiz Martha'dan başkası değildi. Köydeki herkese yardım eden , çocuklara okuma yazma öğreten bu kadını hepimiz çok seviyorduk. Sevgili Martha nasıl cadı olabilirdi? Bu gerçeğe inanmakta zorlanıyordum. Her şey beş gün önce o siyah cübbeli adamların köyümüze gelmesiyle başladı. -Papa göndermiş onları, dedi babam annemin telaşlı yüzünü sakinleştirmek istercesine.  -Kasabaya indiğimde anlatıyorlardı, dünyanın pek çok yerinde aniden cadılar ortaya çıkmaya başlamış. Papa da psikoposlarını onları durdurmak için seferber et...

Tabula Rasa Modu

Resim
  Gözlerini açtığında kendini hiçliğin ortasında buldu. Etrafındaki binalar ona yabancıydı. Sokağı baştan sona yürüdü. Hiçbir yer tanıdık değildi. Burayı ilk kez görüyordu. Nasıl buraya gelmişti? Nereden buraya düşmüştü? Kalbi gümbür gümbür atmaya başladı, vücudundaki kanın yüzüne doğru hücum ettiğini hissetti. Korkuyu hücrelerinde hissediyordu. Ama neden korkuyordu? Bu bilinmezlik sinirlerini germeye başladı. Etrafına gergin bir bakış attı. - İsmim, ismim ne benim? Hassiktir , olamaz! dedi. Bulunduğu sokağın neresi olduğunu bilmiyordu ama bundan da kötüsü ismini bilmiyordu. Dona kaldı. Kim olduğunu , nerede olduğunu neler olduğunu bilmiyordu. Düşünceleri yıldırım hızında beyninden geçti. En son ne yaptığını düşünmeye çalışıyordu. Zihni boş bir levhaya dönmüştü. Beyaz bir boşluk. Aklındaki tek imge buydu. Kaldırıma oturdu. İlk kez kıyafetlerine bakmak aklına geldi. Ayağında ayakkabı yoktu. Beyaz çoraplarının altı ezilmiş çimen yeşili olmuştu. Kahverengi kan lekeleri gördü. B...

Fıçılı Meyhane

Resim
  Tardis'i ayarladım 1971 yazına, İstanbul' a gidiyoruz zaman vorteksinden çağrı var . Gitmişken Balat'taki Fıçılı Meyhane'ye de uğramak lazım. Façamızı düzeltmişiz, şeklimiz tamam. Galata rıhtımında bıraktım Tardis'i, şöyle bir dolanıp Balat'a geçeceğim ama ne mümkün. Bir herif   iskele yapmış etrafımda dönüp duruyor. Ben çıkarken içini gördü Tardis'in şaşkın ve sırıtkan vaziyette dikizde. Baktım kurtuluş yok: +Adın ne birader, dedim. -Turist dedi, Turist Ömer derler bana. +Ne yaparsın buralarda Turist? -Ekmek davası ablacım, boyadır tamirdir yolumuzu buluyoruz. +Çok geziyorsun da ondan mı Turist diyorlar sana? -Ablacım Afrika’dan Almanya’ya, İspanya’dan tut Uzay’a kadar gezmediğimiz yer kalmadı . Eh bir namımız vardır uzay camiasında da. Atılgan gemisinden Mister Spak' a sorarsın beni, sevdiğimiz bir abimizdir iki kelam eder hakkımızda. Senin gemi de çok küçükmüş, hangi dava getirdi seni buralara? +Bir dümen olmasa ne işimiz var yollard...

Gün Kurusu

Resim
  1969 yazı çetin geçiyordu. Dünya topraklarına hippiler yeni yeni düşüyordu ve Malatya'da hippi olmak müstesnaydı.               Askerlik yaşım gelmişti ve Vietnam'a gitmek istemiyordum. Benim gibi savaş karşıtı insanların bir araya geldiği Woodstock'a gittim. Orada yakından gördüğüm ''Peace'' atmosferinin de etkisiyle dünya turu yapmaya karar verdim. Önceki yıl Londra'da tanıştığım Ceylan Lemongarden ismindeki yaman Anadolu genci beni Türkiye'ye (özellikle de Malatya'ya) davet etmişti.  İstanbul'u   biliyordum ama Malatya'yı ilk kez duyuyordum ve tanıştığım tüm Türkler muhakkak orayı görmem gerektiğinden bahsediyorlardı.  İlk uçakla İstanbul'a gittim.  Birkaç gün Yeşilköy havaalanına yakın bir otelde konakladım, ardından herkesin övgüyle bahsettiği Malatya'nın yolunu tuttum. Şehre iner inmez karşılaştığım manzara büyüleyiciydi. İnsanlar kayısı bulutları üzerinde şen kahkahalarla sohbet ediyorla...